Bugün ifade etmeye çalışacağım konu ayetlerdeki "buzağı" ile ilgili.
Musa,
toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek kesmenizi emrediyor."
Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki:
"Cahillerden biri olmaktan Allah’a sığınırım." Şöyle konuştular:
"Çağır Rabbine, bizim için açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi:
"O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir
inektir." Hadi size emredileni yapın! Şöyle dediler:
"Çağır Rabbine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın bize." Cevap
verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir;
seyredenlere mutluluk verir." Şöyle dediler "Dua et
Rabbine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla
karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette
kılavuzlanacağız." Cevap verdi Musa: "Allah diyor ki, bahsettiğim,
boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur
onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından
onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı. (Bakara)
Not: Kırmızı ile işaretlediğim “Salma hayvandır”
ibaresi Kuran’ın orijinal beyanı değildir. Yaşar Nuri Öztürk
bu kelimeyi eklemiş. Ben o şekliyle aktardım ama siz bilin ki Arapçasında
“hayvan” kelimesi geçmiyor. İnek ise zaten hayvandır demeyin. Bahsi geçen şey
normal anlamda bir inek mi sonuna kadar okuyun sonra karar verin…
Musa: "şu malum ineği boğazlayın, bu Allah'ın emridir" diyor. "Sen bizimle alay mı ediyorsun" diye cevap veriyorlar.
Bu bildiğimiz anlamda bir inekse ve boğazlanması
emrediliyorsa neden bu alay olarak algılansın? Neden bu kadar şaşırdılar ki?
Ayrıca Allah, bir ineğin özel olarak boğazlanmasını neden istemiş olabilir?
Bunun cevabı da olmalı. Zaten inekler o güne kadar kesilmiyor muydu? O ineğin
özelliği neydi de kesilmesi özel olarak istendi? Ayette Allah kendisine kurban
edilmesini falan da istemiyor. Böyle bir şey de anlatılmamış… Fakir fukara
beslenmemiş yani buna benzer bir amaç için de kullanılmıyor.
Soruyorlar nasıl bir inek bu? Musa diyor; tarla bağ
bahçe sürmez bir inek? Ne genç, ne yaşlı… Rengi diyor parıl parıl
parlar, sapsarı. Bakana mutluluk verir… Ha tamam diyorlar,
şimdi anladık! Ve en sonunda ineği boğazlıyorlar. Ya da ortadan
kaldırıp yok ediyorlar da diyebiliriz. Zira kimse bana bu inek
anlatımıyla normal bir inek kastedildiğini izah edemez. Tarla sürmemiş,
sütünden faydalanılmamış, ne genç ne yaşlı, baktığın zaman mutluluk veriyor,
sapsarı parlayan bir inek; pek gerçek inek gibi durmuyor? Bu daha sembolik
anlatılan bir şey?
“İnek” sembolik bir ifadeden
ibaret… Kuvvetle muhtemel görüntü olarak ineği andırıyordu. Farklı
olasılıklar da olabilir tabi, bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki bu inek
hiçte normal bir inek değil. Öte yandan renginin sarı olması ve parlaması
hasebiyle altından yapılmış bir inek de sanmayın. Gerçek bir inek değildi
ama altından heykel falan da değildi.
O ineğin boğazlanması istendi zira bir konuda
hakikatin ortaya çıkması lazımdı. Nedir o hakikat?
Siz
bir adam öldürmüştünüz de onunla ilgili olarak çekişip duruyordunuz. Oysaki
Allah, sizin sakladıklarınızı ortaya çıkaracaktı. Şöyle dedik: "Kesilen
ineğin bir parçasıyla, öldürülen adama vurun." İşte böyle diriltir Allah
ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz. (Bakara)
Adamın biri öldürülmüş. Kim öldürdü veya neden öldürdü
gibi hakikatlerin bilinmesi gerekli olmuş. Ya da bilmediğimiz başka bir şeyler
var ki saklanan her şey ortaya çıksın istenmiş. Lakin ortada bir kanıt yokmuş…
Tek çare varmış o da ölü adamın dile gelmesiymiş. Ve Musa’ya Rabbi
vahyetmiş. İneği kullanın, hak ortaya çıksın buyurmuş. Böylece adam dirilip söze
gelmiş, halk aranan cevapları almış, gerçekler ortaya çıkmış.
Bir kişi ölürse ve onun konuşturulması gerekirse;
ölmüş çürümüş bir bedenin diriltilmesine lüzum yok. Hem zaten ruhlar
ölmüyor. Böyle bir durumda tanıklık etmesi için; Rahman direkt
maktulün ruhunu gözler önüne getirebilir. Veya sesini duyurabilir, görüntüsünü
gösterebilir. Etten kemikten naaş ayağa kalktı geldi diye düşünmek; hata
olur, hakikate eksik kalır.
2015 yıllarında bu ayeti düşünürken ineğin kemiği, iliği,
genetiği, herhangi bir şeyi insana enjekte edilince; ölü hücreler canlanıyordur
diye yorumlardım. Yani ineğin insana olan faydalarının izah edildiğini
düşünürdüm. Oysa burada ölü bedenin dirilmesiyle alakalı bir mucizeye örnek
verilmiyor. Tıpkı “İbrahim ve dört kuş”
örneğinde olduğu gibi; fiziksel ölünün canlanıp ayağa kalkması anlatılmamış.
Olayın içeriğinde her şey mevcut...
Ölmüş beden artık çıkarılıp atılmış bir kıyafet
gibidir. Çürür gider. Toprak altında olan odur. Ruh ise yolculuğunu tamamlamak
ve en sonunda Rabbe ulaşmak adına yoluna devam eder. O ölü değildir yaşıyordur.
Ancak başka bir âlemdedir. Başka bir yer ve zamanda yoluna devam ediyordur. Bu
belki cennet dediğimiz yaşanabilir süper bir gezegen üzerinde olabilir. Belki
çorak, nimetten yoksun ve bunaltıcı kılınmış bir gezegen üzerinde… Hatta yine
bu yeryüzünde ancak bu kez başka bir beden, başka bir zaman, farklı imkân ve
olanaklarla yaşaması da mümkün kılınmış…
Tıpkı Samiri’nin kullandığı cihaz gibi bu “inek” lafzıyla işaret edilen şey de boyutlar arası kullanılan bir teknoloji unsuruydu. Samiri; “buzağı” ile gezegenimizin geleceğine dair bilgiler almıştı. Bu bahsi geçen “inek” aracılığıyla da; maktulün ruhunun göçüp gittiği yeni âlemden kendisiyle irtibata geçildi. Sorular soruldu cevaplar alındı... Bu açık şekilde görülebiliyor.
Son olarak şunu ekleyeyim ki ilahi kitap bize bu
cihazdan bahsettiğine göre; Tabutu Sekine ile birlikte getirilecek olan, Musa
ve Harun hanedanlıklarına ait eşyalardan birisi de bu olabilir. Eğer öyleyse bir milat olacak ki Allah’ın izniyle; insanlık kıyamdan önce kıyam
edecek… Rabbini bilecek, Rabbini hatırlayacak. Tabutun da gayesi buydu. Kıyam
gününden önce akıllar ve kalpler dirilsin, kendisine gelsin istenmişti… O güne
şimdiden selamlar olsun…
Allah’a emanet
Mehmet Çobanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder